6 Aralık 2018 Perşembe

İSLAM TOPLUMUNDA ANLAŞILMAYAN HADİS VE SÜNNET SARMALINDAN KURTULMALI NEDİR BU SARMAL?



İ 

İslam toplumlarında, Kuran, Hadis ve Sünnet kavramlarını doğru anlamadığı sürece, gerilikten, fitneden, kavgadan asla kurtulamazlar! Bu güne kadar olan bütün fitnenin ve kavgaların sebebi kavramların yanlış anlatımları ve anlaşılmasındandır. Bu alanları, sürekli kitap yazıp, konferanslar verip kazanç kapısı haline getirenlerin, istismarcıların elinden mutlaka kurtarmak gerek! Zira bu konu anlaşılmayacak bir konu değil, özellikle anlaşılmaması için uğraşılan bir husustur!. Allah dini belirlerken kendisine ortaklar mı edindi!:? Hayır. İnsanı ve fıtratı yaratan o ise ki, odur. O halde kurallarını da, onların anlayabileceği uygulayabileceği ölçüde yaratmıştır.  E, e,e.. hem buna inanacaksınız, hem de ama diyerek bir sürü zırva üreteceksiniz! İşte geçmişten günümüze bir çok insanın konuya ilişkin görüşlerinin benim ifadelerimle kısa ve öz anlatımı;
 Hadis ve sünnet ifadelerine  ilk dönemde şimdi anladığımız şekilde  yüklenmeyen anlamlar, daha sonraki  karmaşalar,  iç çekişmelerin başlayıp mezheplerin ortaya çıktığı dönemlerde imamı Şafi’nin görüşleri doğrultusunda şekillenmeye, bugünkü şekliyle anlamlar yüklenmeye, mezheplerce sahiplenmeye  başlandığını görüyoruz!.  Bu süreçte sünnet hadis ile eşitlenmiş, eş anlamlı kullanılmaya başlanmıştır! Oysa, başlangıçta  Sünnet, Kur’an’da  on dört yerde (Sûnnah) kelimesi ile  geçen,  Allah'ın değişmez kanunları olarak  algılandığı bilinmesine rağmen,  Allah'ın sünneti olur da, Resulün sünneti olmaz mı mantığı üzere üretilen bir kavramdır.!
Hadis ise ; sahabe sonrası bir biri ardına yaşayan yedi sekiz nesli kapsayan yani  iki yüz elli üç yüz yıllık sözlü dolaşımı olan sözlerin  bire bir Allah resulünce  söylenmeyip te  söylendiği var sayılan zan ifadelerdir!

Sünnet  ise; ikinci bir vahiy ürünü değil,  Allah Resulünce  uygulayıp nesilden nesile  taşınarak gelen Kur'anın hayata yönelik  uygulamalarıdır. Bir amelin uygulanıyor olması ve bu uygulamanın mütevatir bir biçimde bize kadar yaşanarak gelmesi sağlamlık olarak çok yüksek bir dereceyi ifade etmektedir. Hadis ise, bir uygulama değil, bazen uygulamalardan da bahseden rivayetleri ifade etmektedir. Üstelik bu rivayetler sünnetler gibi uygulama ile değil, sözel aktarımlarla yaklaşık üç asır sonra kitaplara geçmişlerdir. Dolayısıyla, ilk dönem uygulamaları ile çok sonraları kitaplaştırılan sözlerin eş değerde tutulması asla mümkün değildir. Gelenekçi yapı; uygulamaların önemine ve sağlamlığına atıfta bulunarak,  sağlamlık derecesi daha çok daha düşük bir konumda olan rivayetleri onunla eş tutarak,  sünnetin kanatları altında hadisleri dokunulmaz kılmaktadır. Böyle bir anlayış,  başta sahih sünnete büyük haksızlıktır. Çünkü hadiste görülen çelişkiler, cer çöp ve çürüklükler, sünnette olan güveni sarsabilmekte, olumsuz yönde istismara yol açmaktadır. Nitekim de bu çürüklüğü hayatın içinde görmek mümkündür! Sünnetle alakası olmayan birçok eylem, uydurma rivayetler kanalıyla bazı toplumlarda sünnet olarak yaşanmakta! Sünnet gibi bir değeri ayaklara düşürmektedir!
Müslümanların büyük bir çoğunluğu hadis konusunda gerçek bilgilere sahip olmadıkları için, hadis adı altında duydukları her sözü gerçekten Allah resulü söylemiş zannetmektedirler!.. En azından bu sözler  sanki  Allah Resulü ‘nün dilinden aynen duyulmuş, bizlere hiç değişmeden gelmiş gibi algılanır hale gelmiştir!. Böyle bir algılama içinde olanlar, bu konu hakkında derin malumatı olan, araştıran ve kanaat belirten  orta ve geç dönem alimlerini, sanki Allah Resul’ünü eleştiriyormuş, yok sayıyormuş, postacı konumuna koyuyormuş!,  hatta sünneti inkar ediyormuş  gibi,  ağır bir dille itham edip suçlaya bilmişler, hatta suçlamaktadırlar!!! Bu kesimce,  Allah resulü, 23 yılda hiçbir şey konuşmadı mı? gibi polemik cümleleri üretilmektedir!  Allah resulü tabi ki konuştu. O din adına  kendinden bir şey söylemek yerine Kuran’dan konuştu. Onun hayata dair açılımlarından konuştu. Bundan başka Devlet başkanı olarak, komşu olarak, aile babası olarak arkadaş olarak edindiği tecrübelerden konuştu. Sosyal hayatın içinde ki tüm konuşmalarının din ile alakası olanlar var olmayanlar var! Her konuştuğu, her eylemi din değildi ki!... O, insan olarak o toplumun bir ferdi idi.  Hangi kültür ile yetişti ise onunla yattı kalktı.  Dine dair konuştuğu sözlerin içinde sünnet barındırıyor ise, o zaten  kendisi ve sahabe tarafından yaşanır duruma gelmiş bir eylem oldu. Bunlarda  büyük çoğunluğu günümüze kadar nedeyse hiç değişmeden tüm İslam coğrafyasına ulaşmış durumdadır. Meseleyi karmaşık hale getirip cahiliye adetlerini, farklı kültür kalıntılarını din edinerek şirke kapı aralamanın ne manası var!.? Bir sürü hurafeleri din diye yaşamak şeklen bir kültürü yaşatıyor olmak insanı daha mı iyi Müslüman yapar!.? Eğer öyle olsa idi, en ufak teferruatı veren Kuran bunları bize söylemez mi idi!..?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarınız küfür hakaret içermesin. Kendi görüş ve düşüncelerinizi ekleyebilirsiniz.

KURAN VE NEBEVİ SÜNNET: BUGÜNKÜ HALİMİZİ BEN BÖYLE OKUYORUM! YA SİZ!!!?

KURAN VE NEBEVİ SÜNNET: BUGÜNKÜ HALİMİZİ BEN BÖYLE OKUYORUM! YA SİZ!!!? : MAKSAT DİN KAYGISI VE HAKİKATLERİN ORTAYA ÇIKARTILMASI İSE ; insa...