4 Aralık 2018 Salı

HZ ALİ NİN ZOR GÜNLERİNDE MUAVİYEYE YAZDIĞI MEKTUP

Muaviye gibi entrika siyaseti gütmeyen Hz Ali feveranlarından örnek verirsek; “Andolsun Allah'a ki Ümeyyeoğulları, Allah'ın hiçbir harâmını helâl saymadan, hiçbir dînî bağı çözmeden bırakmazlar bu işi. Taşla, kerpiçle yapılmış bir ev, ovaya kurulmuş bir çadır kalmaz ki zulümleri, oraya girmemiş olsun; hiçbir yurt bulunmaz ki onların cevrine karşı koysun da yıkılmadan dursun”[Hz Ali’nin Hutbeleri]

HZ ALİ NİN MUAVİYEYE YAZDIĞI MEKTUP
"Kavmimiz (Kureyş), Peygamberimizi öldürmeyi, kökümüzü kurutmayı arzulayarak aleyhimize komplolar kurmuş, başımıza alçakça işler açmıştı. Bizden huzuru alıp yerine korkuyu bırakmış, sarp dağ (Ebu Talib vadisinde) yamaçlarında yaşamaya mecbur etmiş, aleyhimize savaş ateşini yakmıştı. O halde Allah, dininin etrafından kötülüğü kovmamızı, kimseye onun hürmetini çiğneme fırsatı vermememizi irade etti. Müminimiz, bununla ecir kazanmak istiyor; kâfirimiz ise soyunu koruyordu. Kureyş'ten İslam’ı kabul edenler, diğer kabilelerle yapmış oldukları anlaşmadan, ya da kendi aşiretinin himaye etmesinden dolayı, bizim karşılaştığımız zorluklardan ve öldürülme tehlikesinden güvende idiler.
 Savaş kızışıp insanlar hücum edince Resulullah (s.a.a), ashabını Ehl-i Beyt'iyle korur; kılıçların ve mızrakların karşısına onları sürerdi. Böylece Ubeyde İbn-i Haris (Rasulullah'ın amcası oğlu), Bedir'de; Hamza, Uhud'da; Cafer, Mute'de öldürüldü. Birisi de -ki isteseydim ismini söylerdim- onlar gibi şehit olmak istedi; fakat onun eceli ertelenmiş, onlarınki gelmişti.
Şu yaşadığım çağa ne kadar da şaşıyorum! Allah'ın dinini savunmayan ve benim gibi bir geçmişi olmayan birisi (Muaviye) benimle aynı seviyede tutuluyor! Oysa değil o, hiç kimse bu seviyeye ulaşmamıştır. O seviyede olduğunu iddia eden birisini ben tanımıyorum ve Allah'ın tanıyacağını zannetmiyorum. Her halükarda hamd Allah'a mahsustur.
 Osman'ın katillerini teslim etmemi istemene gelince; ben bu işi inceleyip, düşündüm. Onları sana veya bir başkasına vermem mümkün değil. Ömrüme yemin olsun ki azgınlığından, ayrılıkçılığından vazgeçmezsen, yakında onların seni istediğini öğreneceksin. Onların seni istemesi, seni de karada, denizde, dağda ve ovada onları arama zahmetinden kurtaracaktır. Belki bu isteğin seni gamlara gömecek ve sana mutluluk vermeyecektir. Selam, ehil olanın üzerine olsun."
"Ey muviye! Örtündüğün bu ziynetleriyle süslenmiş, lezzetleriyle aldatan dünyanın perdeleri önünden kalkınca ne olacak haline? Seni çağırmış sende kabul etmişsin. Seni yönetmiş sende uymuşsun; emretmiş, itaat etmişsin. Yakında önün alındığında bir kurtarıcıda bulamayacaksın. Bu işi bırak da hesap gününü düşünmeye bak. Önüne gelen tehlikelere karşı tedbirini al ve azgınların sözüne uyma. Eğer bu sözlerime uymazsan sana gaflete düştüğün şeyleri bildireceğim. Çünkü sen içinde bulunduğun nimetlere aldanmışsın. Şeytan boğazına sarılmış, seninle emeline ulaşıp canına ve kanına girmiştir.
 Ey Muaviye! Geçmişte bir hizmetin ve üstünlüğün olmadığı halde, nasıl halkın iradesini üstlenir, ümmetin hakimiyetini ele geçirirsin! Kötülüğe isyana sevk eden hallerden Allah a sığınırız. Arzularının aldatıcılığına kapılıp gitmekten, içinin ve dışının bir olmayışından seni sakındırırım.
 Savaşa çağırdın; öyleyse halkı bir yana bırak tek başına karşıma çık. Böylece iki tarafıda savaş meşakatinden kurtar. Hangimizin basireti körelmiş, hangimizin kalbi kararmış belli olsun. Ben Ebul Hasan ım. Bedir de atanın( Utbe bin Rabia), dayının(velid bin utbe nin) kardeşinin(hanzele) başını yararak öldüren benim. O kılıç hala yanımda ve yine aynı yürekle düşmanımla karşılaşırım. Ben ne dinimi değiştirdim, ne de yeni Peygamber uydurdum. Ben sizin isteyerek terk ettiğiniz, zorla ve istemeyerek girdiğiniz yol üzereyim.
 Zannınca Osman ın kanının alınmasının peşindesin. Halbuki sen Osman ın kanının nerde döküldüğünü biliyorsun. İstiyorsan git oradan iste.
 Isırıldığını anlayınca, savaş korkusuyla ağır yükler altındaki develer gibi bağırdığını ve kendi ordunla peş peşe yiyeceğiniz darbelerden, başınıza gelen musibetlerden, sürekli kayıp vermenizden sızlanarak beni Allah ın kitabına davet ettiğinizi görür gibiyim. Halbuki bulunduğun ordu(Allah ın kitabını inkar eden) inatçı kafirler veya biatinden el çeken hainlerdir." ( Kitabu Sıffin Nasr bin Mezahim Tarihi dimeşk İbn i asakir  Ensab ul eşraf s 279 El ikdul Ferid s. 2 s. 33 ibn abdurabbih).
Kitab-u Sıffin, s.29, Nasr bin Mezahim; el-İmame ve's-Siyase, c.l, s.93, İbn-i Kuteybe; el-İkd'ııl-Ferid, c.2, s.284, ve c.4, s.322, İbn-i Abdurabbih; et-Tarih c.5, s.235, Taberi; Tarih-i Dimeşk, İbn-i Asakir; Bihar'ul-Envar, Kitab'ul-Fiten ve'l-Mihen, Meclisi; Tezkiret'ul-Havas, s.82, İbn-i Cevzi
el-Futuh c.2, s.431, A'sem'ul Kufi; el-Kamil c.l. s.193, Muberred; Kitab-u Sıffın, s.64, Nasr bin Mezahim; el-İkd'ul-Ferid c.2, s.284, İbn-ı Abdurabbih; Uyun'ul-Ahbar, c.l, s.267, İbn-i Kuteybe; Cemheret-u Resail'il-Arab, c.l, Ahmed Zeki Safvet; el-İmame ve's-Siyaset, c.l, s.87, İbn-i Kuteybe; et-Tezkire, s.84, İbn-i Cevzi
Kitab-u Sıffın, s.55, Nasr bin Mezahim; el-İkd'ul-Ferid, c.2, s.232, İbn-i Ebdurrabbeh; el-İmame ve's-Siyase c.l, s.95, İbn-i Kuteybe; Bihar'ul-Envar; c.8, s.470 Meclisi
Kitab-u Sıffın, s.85, Nasr bin Mezahim; el-İkd'ul-Ferid, c.4, s.335, İbn-i Abdurabbih; Ensab'ul-Eşraf, s.282, Belazuri; el-Uyun ve'l-Mehasin, c.2, s.76, Şeyh Mufıd; el-Menakıb, s. 176, Hatip Harezmi; Bihar'ul-Envar, c.8, s.547, Meclisi; el-Ehbar 'ut-Tival, s. 145, Dinveri
Kitab-u Sıffın, Nasr bin Mezahim; Tarih-i Dimeşk, İbn-i Asakir; Ensab'ul-Eşraf, s.279, Belazuri; el-İkd'ul-Ferid, s.2, s.33, İbn-i Abdurrabbih
Cemheret-ıı Resail'il-Arab, c.l, s.422; et-Taraz, c.2, s. 123, Seyyid el-Yemani; Bihar'ul-Envar, c.8, s.540,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarınız küfür hakaret içermesin. Kendi görüş ve düşüncelerinizi ekleyebilirsiniz.

KURAN VE NEBEVİ SÜNNET: BUGÜNKÜ HALİMİZİ BEN BÖYLE OKUYORUM! YA SİZ!!!?

KURAN VE NEBEVİ SÜNNET: BUGÜNKÜ HALİMİZİ BEN BÖYLE OKUYORUM! YA SİZ!!!? : MAKSAT DİN KAYGISI VE HAKİKATLERİN ORTAYA ÇIKARTILMASI İSE ; insa...