3 Aralık 2018 Pazartesi

Hz.ALİ, İBNİ ABBAS’A ‘KURANDAN DEĞİL SÜNNETTEN DELİL GÖSTER’ Mİ DEDİ? .

Hz.ALİ, İBNİ ABBAS’A ‘KURANDAN DEĞİL SÜNNETTEN DELİL GÖSTER’ Mİ DEDİ?
.
Bazı çevreler, Hz.Ali’nin, İbni Abbas’ı Haricilere gönderirken ‘Onlara Kur’andan değil sünnetten delil göster, çünkü Kuran ‘’zû vücûhtur’’/çok anlamlıdır’’ dediğini iddia ediyorlar.
Ama ne ilginçtir ki, bu olayı nakleden –ve Hz.Alinin bu sözü için delil gösterilen- rivayetler, Haricilere gösterilen 4 delilin 4’ünün de Kurandan olduğunu gösteriyor.
.
Yani ya bu rivayetler tümden yanlış ve Hz.Ali’nin böyle bir sözü yok, ya da bu rivayetler kısmen yanlış ve Hz.Alinin böyle bir sözü yok. Veya ashabın dilindeki ‘Kuran ve Sünnet’ ifadesi ‘Kuran ve onun somut tatbikatını’ ifade eder. Kurana ilave bir şeyi değil.
.
Aksi bir kabul ile (ki günümüzde böyle bir kabulün var olduğu açıktır) çok net çelişkiler ortaya çıkmaktadır. Nitekim biz bu çelişkileri bu iddia sahiplerinde görüyoruz. Mesela Ebubekir Sifil bu konuda –kendi sayfasında- şöyle diyor;
.
‘’Hz. Ali; (r.a), Haricîler'le münakaşa ve münazara etmesi için Abdullah b. Abbas (r.a)'ı görevlendirir ve ona şöyle der:
- "Onlarla tartışırken Kur'an'dan değil Sünnetlerden delil getir."
İbn Abbas; (r.a) der ki:
- "Ey Mü'minlerin Emiri! Biz, Peygamber (s.a.v)'ın akrabalarıyız, amca çocuklarıyız. Kur'an bizim evlerimizde nazil oldu. Dolayısıyla hangi ayetin hangi olay hakkında nazil olduğunu ve hangi ayetin ne anlattığını iyi biliriz."
Hz. Ali'nin (r.a) cevabı çok ilginçtir. Der ki:
- "Evet, doğru söylüyorsun; biz bunları herkesten daha iyi biliriz. Ama tartışmayı sadece Kur'an ile sınırlı tutarsan, bir netice alamazsın. Çünkü Kur'an "zû vücûh"tur." Yani Kur'an ayetleri pek çok manaya ihtimallidir. Yahut Kur'an'dan, onların da kendi görüşlerine delil olarak getirebilecekleri ayetler bulmaları kolaydır. Onun için Kur'an'ın beyanı olan ve murad-ı ilahîyi yakalamanın vazgeçilmez unsuru olan Sünnet'i delil getir. "
Şimdi dikkat edin; Çoğu zaman zikrettiğimiz bütün o bid'at fırkaların her biri, görüşlerinde Kur'an ayetlerine dayanıyor. Yani Hz. Ali (r.a) çok önemli bir noktanın altını çiziyor.
Hemen burada çok küçük bir örnek vereyim: Mesela İslam Tarihi'nde, Cebriyye diye bir fırka var. Yukarıda sözünü ettiğimiz Mu'tezile'nin tam karşısında yer alan bir fırka. Cebriyye diyor ki: "İnsanın elinde hiç bir şey yoktur. İnsanın iradesi diye bir şey söz konusu değildir. İnsan, Allah Teala'nın (c.c) kendisi için ezelde takdir ettiği şeyleri yapmaya mecburdur."
Bunu ileri sürerken de birtakım Kur'an ayetlerini delil getiriyor. Mesela diyor ki: Kur'an'da, "Savaşta onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları." "(Ok) attığın zaman da sen atmadın, Allah attı onu" buyurulmaktadır. Demek ki, kulların fiili olarak Kur'an'da zikredilen hususların hepsi mecazen kullara isnat edilmiştir. Savaşta atlan oklar dahi insan tarafından atılmamıştır. Onları atan Allah Teala'dır. Allah Teala öyle dilediği için kul o oku atmaya mecburdur."
Oysa Kur'an'da bu bakış açısını çürüten onlarca ayet vardır. Burada bunların ayrıntısına girmemiz mümkün değil. Konuya dönecek olursak, ilk bakışta birbirine zıt gibi görünen Kur'an ayetlerinin mevcudiyeti bir vakıadır. İşte burada ortak bir metodolojide buluşabilmemiz için, Kur'an tarafından kendisine Kur'an ayetlerini beyan etme, açıklama vazifesi verilmiş olan Hz. Peygamber (s.a.v)'in Sünneti'ni, Kur'an'ın doğru biçimde anlaşılabilmesi için mutlak surette bir merci olarak kabul etmek zorundayız.’’.
Bu rivayetleri nakleden ve yorumlayanların çelişkiler şunladır;
.
1)Ebu Bekir Sifil, olayı yorumlarken diyor ki; ‘Şimdi dikkat edin; Çoğu zaman zikrettiğimiz bütün o bid'at fırkaların her biri, görüşlerinde Kur'an ayetlerine dayanıyor.’ Yani ona göre sapmanın nedeni ayetlere dayanmak! Ama bir paragraf altta da –Cebriyye’nin bir ayete dayanarak yaptığı yanlış yorumu naklettikten sonra- diyor ki; ‘Oysa Kur'an'da bu bakış açısını çürüten onlarca ayet vardır.’ Peki ne oldu şimdi? Demek ki çözüm yine Kuranda imiş. O halde neden ‘Cebriyye ilgili ayetlerin tümünü dikkate almadığı için –tek bir ayetle hüküm verdiği için- bu hataya düştü, oysa elbette ki tek hakem Kurandır (6/114) ama ilgili ayetlerin tümünü dikkate almadan hüküm vermeyi yasaklayan da (20/114) Kurandır, Cebriye ilgili ayetlerin tümünü dikkate almadığı için bu hataya düşmüştür’ demiyorsun da ‘Kuranla’ olmaz diyorsun?
.
2)Hariciler, ‘hüküm yalnız Allahındır’ ayetine dayanarak ‘Allahtan başka hakem olamaz’ diyor ve Kurandan başka hakem kabul etmiyorlar. Onların en temel karakteristiği zaten budur (Kuran haricinde bir şey kabul etmemek). Ama buna rağmen Hz.Ali -Kurana göre hüküm versinler diye hakem tayin ettiği için- kendisini kafir ilan eden bu insanları ikna etmek için –Kurandan değil de- sünnetten delil getirerek onları ikna edecek, öyle mi? Hz.Ali bu kadar büyük bir çelişkiye düşer mi?
.
3)Ama asıl ilginç olan husus şudur ki, Hz.Ali’nin ‘Kurandan değil sünnetten delil getirmek lazım’ dediği iddia edilen bu rivayetlere göre Hz.Ali/Ibni Abbasın gösterdiği delillerin tümü Kurandandı. Ama bu rivayetleri delil gösterenler –bu rivayetteki delillerin –algılarındaki- sünnetten değil Kurandan olduğunu –nedense- görmüyorlar.
.
Detaylar, bu çevrelerin -Abdurrazzak, Ebu Nuaym ve Beyhaki’den derleyerek- internet ortamında paylaştıkları şu rivayetlerden görülebilir;
.
İbn-i Abbas dedi ki: – Söyleyin bana Rasulullah’ın amca oğlu ve damadı olup, ona ilk iman eden, ashabının birlikte olduğu kişiden alıp veremediğiniz nedir?
Dediler ki: – Biz ona üç konuda muhalefet ediyoruz.
– Nedir onlar? – Birincisi, o Allah’ın dininde insanları hakem kildi. Halbuki Allah buyurdu ki: “Hüküm ancak Allah’ındır” Allah’ın bu sözünden sonra insanların hükümde ne isi olabilir?
– Başka?
– Ali insanlarla savaştı ama ne köle aldı ne ganimet. Eğer savaştıkları kafir idiyseler mallarının Ali’ye helal olması gerekirdi. Eğer mümin idiyseler müminlerin kanını dökmek haramdır.
– Başka?
– Kendisi için emirül mü’minin sıfatından vazgeçti. Eğer emirül mü’minin değilse emirül kafirin demektir.
– Başka bir itirazınız var mi?
– Bu kadarı bize yeter dediler.
İbn-i Abbas: – Eğer size Allah’ın muhkem kitabından ve nebisinin sünnetinden fikirlerinize karşı delil getirirsem dönecek misiniz?
– Evet dediler.
– Allah’ın dininde insanların hüküm vermesi hakkındaki görüşünüze gelince, Allah teala buyuruyor ki: “Ey inananlar ihramlı iken avı öldürmeyin, öldürürse –keseceği kurban için- içinizden adil iki kişi hükmetsin’ (Maide 5/95). Kadın ve kocası hakkında ise söyle buyuruyor: “Eğer karı kocanın arasının açılmasından endişelenirseniz erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin...’’(Nisa 4/35). Simdi Allah’a yemin verdirerek soruyorum size; insanları birbirlerinin kanına girmekten alıkoymak için, aralarını bulmak için hüküm vermek mi daha evladır, yoksa değeri çeyrek dirhem olan tavsan ve bir kaç kadın hakkında hüküm vermek mi daha evladır? Üstelik biliyorsunuz ki Allah dileseydi hükmü verir, insanlara bırakmazdı.
– Vallahi birbirlerinin kanına girmekten alıkoymak ve aralarını düzeltmek daha evladır, dediler.
– ‘Ali savaştı ama köle ve ganimet almadı’ sözünüze gelince, söyleyin, anneniz Aise’ye sövüyor musunuz yoksa başka kadınlarda helal olanı onda da helal kılıyor musunuz? Eğer böyle diyorsanız küfre düştünüz demektir. Yok eğer onun müminlerin annesi olmadığını söylüyorsanız yine kafir oldunuz ve İslam’dan çıktınız demektir. Allah teala buyuruyor ki: “Nebi müminlere kendi canlarından daha evladır ve zevceleri de (müminlerin) anneleridir”(Ahzab33/6). Görülüyor ki siz iki sapıklık arasında bocalıyorsunuz, hangisini seçerseniz seçin. Simdi bu görüşlerinizden vazgeçtiniz mi?
Birbirlerine baktılar ve dediler ki: – Vallahi evet!
– Ali’nin kendisi için emirül mü’minin sıfatından vazgeçtiği görüşünüze gelince size bu konuda razı olacağınız sözü söyleyeceğim: Hudeybiye günü Rasulullah (s.a.v) Kureys’i aralarında anlaşma yazmak için davet etti. Suheyl b. Amr ve Ebu Süfyan ile yazışacaklardı. Peygamber dedi ki: ya Ali yaz: Bu Allah’ın rasulü Muhammed’in hükmüdür. Dediler ki: Vallahi senin Allah’ın rasulü olduğunu bilseydik seni Ka’be’den alıkoymazdık, sana karşı savaşmazdık. Onun yerine Muhammed b. Abdullah yaz. Peygamber dedi ki: Vallahi beni yalanlasanız da ben gerçekten Allah’ın rasulüyüm. Yaz ya Ali: Muhammed b. Abdullah. Peygamber Ali’den üstünken kendisinin nebi olarak zikredilmemesine razı olduysa bu onu peygamberlikten çıkarmıyor. Simdi bu görüşünüzden de vazgeçtiniz mi?
Dediler ki: – Vallahi evet.
.
Görüldüğü üzere Ibni Abbas’ın Haricilere gösterdiği 4 delilin 4’ü de Kur’andandı. Bunların 3’ünde direkt olarak ayet okudu (4/35,5/95,33/6). Birinde ise Hudeybiye anlaşmasından bahsetti (bahsettiği detay Kuranda yoktu ama bu anlaşma da Kuran da vardı;48/1,25).
.
Dolayısıyla 'Hz.Ali İbni Abbas'a, Kuran ile değil sünnet ile delil göster' dedi' diyenlerin gösterdikleri rivayetler bile Hz.Ali/İbni Abbası'ın Haricileri –sünnet ile değil- Kuran ile ikna etmeye çalıştıklarını göstermektedir. Yani gösterdikleri rivayetler bile kendilerini yalanlamaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarınız küfür hakaret içermesin. Kendi görüş ve düşüncelerinizi ekleyebilirsiniz.

KURAN VE NEBEVİ SÜNNET: BUGÜNKÜ HALİMİZİ BEN BÖYLE OKUYORUM! YA SİZ!!!?

KURAN VE NEBEVİ SÜNNET: BUGÜNKÜ HALİMİZİ BEN BÖYLE OKUYORUM! YA SİZ!!!? : MAKSAT DİN KAYGISI VE HAKİKATLERİN ORTAYA ÇIKARTILMASI İSE ; insa...