Eski alim, şeyh ve
üstat tapıcılığı nedir?
Kuran bize melek bir peygamber
gönderilmediğini, İnsanlığa örnek olması için insani duyguların bütününü
taşıyan insan resuller gönderdiğini anlatırken, onların insani yönlerini de
ortaya koyar. Mesela, hemen hemen bütün peygamberlerin hataya meyil ettiğinden
bahseder. Bazen de bu hataların işlendiğini söyler. Hatta Peygamberlerin en
mahrem duygularındaki kaymayı bile anlatır. Ardından da bahsedilen kaymaların
doğrultulduğunu ve düzelttiğini ifade eder. Bu anlatımlar onları karalamak,
itibarsızlaştırmak için yapıldığı sanılmasın. Zira bunlarla birlikte onların,
diğer insanların karşı koyamadıkları birçok zaaflara düşmediğini, onlara karşı
sabır gösterdiklerini, çok güzel bir ahlak üzere olduklarını, ümmetleri için
çektikleri sıkıntıları, fedakârlıklarını daha nice güzel yönlerini de anlatmayı
ihmal etmez.
Pekiyi bizim bu anlatılardan
çıkarımlarımız ne olmalı? Âcizane kanaatim;
Kötülüğe meyil her insan fıtratında
mevcuttur.. İçinizden seçilerek resul tayin edilen en değerlilerimiz en
ahlaklımız bile zaman zaman zaaflarına yenik düşebiliyor. Ancak onlardan
insanlığa kötü bir örneklik kalmasın diye onların küçük zaaflarının Yüce Rab
tarafından düzeltildiğini görüyoruz. Dolayısıyla peygamberlere de olsa onlara
Rab’ın sıfatlarını yakıştırmak, onları aşırı yüceltmek, Allah’a rağmen onlardan
her hangi bir yardım, kurtuluş, şefaat beklemek şirk unsurudur.
İnsan bir kere Allah’ın sıfatlarını
insana yakıştırmaya başladığında kendisi değersizleşir ve saldırıya acık hale
gelir. Hac suresi 31 ayet bu hususu ne güzel açıklar. ”Batıldan yüz çevirip
yalnız Allah'a yöneldiğinizi ve O'ndan başkasına ilahlık yakıştırmadığınızı
(isbat edin): zira Allah'tan başkasına ilahlık yakıştıran kimse, gökten düşerek
un ufak olan ve saçılan parçalarını kuşların didikleyip kaptığı, ya da rüzgarın
ıssız bir köşeye savurduğu nesneye benzer.”
İlahlık yakıştırma hususu toplum
tarafından net anlaşılan bir konu değildir. Buradaki ilahlık Allah’ın
sıfatlarından her hangi birini Allahtan gayri birisine yakıştırmak
anlamındadır. Genelde insanlar Allah’tan başkasını ilah görmediğini düşünürken,
âlimlerinin yanılmayacaklarına, onlara çağrıldığı zaman imdadına yetişebileceklerine
de inanmayı ihmal etmezler. Bunun şirk olduğunu da akıllarından gecirmezler!
Doğru ve yanlışı yapmak her insan fıtratında
var olması Kuran’i bir kavramdır. Resuller de devamlı Allah’ın gözetiminde
olmuşlardır. Onların küçükte olsa hatalarını sürdürme ihtimali bulunmamaktadır.
Onların dışında herkes doğru yanlış yapabilir, öğrenir ve unutabilirler.
İnsandır bazen zaaflarına uyabilirler. Onların Allah tarafından düzeltilme
ihtimali yoktur. O halde sakın ola ki Allahtan isteyeceğiniz bir şeyi onlardan
istemeyin. Onları yanılmaz görmeyin. Onları kutlu kişi bilmeyin. Onların
karşısında ezilip büzülmeyin. Onları kendiniz ile Allah arasında aracı
koymayın. Zira Allah herkesten her şeyden kuluna daha yakındır. Şah damarından
bile. Ola ki, haram helal, günah sevap algılarınızı alimleriniz yönetiyorsa
onlar belirliyorsa bilinsin ki; nesne olan yani belirlenen durumdan olan
kişinin şirke düşeceğini bize Kuran öğretiyor.
Bu duruma düşen kişinin durumu şeyh
veya üstat tapıcılığıdır. Kureyş müşrikleri; Yüce Allah’ın yaratıcı, rızık
verici, öldüren, dirilten ve bütün işleri elinde bulunduran yüce varlık olduğuna
iman ediyorlar, fakat bununla birlikte Allah’a yaklaşmak için vasıtalar ve
araçlardan yardım bekliyorlardı. Yoksa
onlar sanılan gibi putları Allah yerine koymuyorlardı. Putlar onların veli ve
evliyalarının simgesi idi. Vasıta edindikleri veli ve evliyalarının ruhları,
zaman zaman kendilerine benzetilen putların üstüne konduklarına inanıyorlardı.
Bu hususta yüce rab züber:3’te şöyle
buyuruyor.
"İyi bilinmelidir ki halis din
Allah'ındır. Allah' tan başka dostlar edinenler: "Bizi Allah'a daha çok
yaklaştırsınlar diye onlara ibadet ediyoruz" derler. Doğrusu Allah
ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Allah şüphesiz
yalancı ve kafir olan kimseyi doğru yola eriştirmez."
Yunus: 18 de ise;
"Onlar Allah'tan başka
kendilerine fayda da zarar da veremeyen şeylere taparlar ve: "Bunlar Allah
katında şefaatçilerimizdir" derler. Ey Muhammed! De ki: "Göklerde ve
yerde Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz?" Allah
onların ortak koşmalarından münezzeh ve yücedir."
Bu hususlar Kuran’da gayet acık ve sarih bir şekilde izah edilmiştir.
Sebe:22,23: "(Ey Muhammed!) De ki: "Allah'ı bırakıp da, ne göklerde
ve ne de yerde zerre kadar bir şeye sahip olmadıkları, bunlardan hiçbir
ortaklıkları bulunmadığı ve onlardan hiçbiri Allah'ın yardımcısı olmadığı
halde, ilah diye ileri sürdüklerinizi haydi çağırın! O'nun katında kendisinin
izin verdiğinden başkasının şefaati fayda vermez. Hatta onların kalplerinden
korku giderilince (birbirlerine): "Rabbiniz ne dedi?" derler. Derler
ki: "Hakkı." (buyurdu). O Aliy'dir, Kebir'dir." (Sebe:
22-23) "Ey
Muhammed! Yemin olsun ki, eğer sen onlara: "Gökleri ve yeri kim
yarattı?" diye sorsan elbette: "Allah yarattı" derler. Sen
onlara şöyle de: "Söyleyin bakalım eğer Allah bana herhangi bir zarar
vermek istese, sizin Allah'ı bırakıp da taptıklarınız O'nun bu zararını
giderebilirler mi? Yahut bana bir rahmet dilese O'nun bu rahmetini
durdurabilirler mi? De ki: "Bana Allah yeter. Güvenenler sadece O'na
güvensinler." (Zümer: 38)
"Kendilerine kuvvet olması için Allah'tan başka ilahlar
edinmektedirler. Asla; onlar, onların kendilerine ibadetlerini inkar edecekler
ve onlara düşman olacaklar." (Meryem: 81-82)
Günümüzde türbeleri yücelten, onlara kurban kesen, ölülerden medet uman, ölü veya diri kimseleri
Allah'ın velisi diye, onları Allah'a ulaşmada vasıta tayin edip, rabıta
yapanlar bu duruma çok dikkat etmelidir. Daha iyi bir Müslüman olma uğruna
müşrik durumuna düşmemelidir.
Eğer bu tür eylemleri yapmak
insanlığın menfaatine olsaydı yüce rab Kitabında söyler onun güzel nebisi de
ondan örneklik sergilerdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınız küfür hakaret içermesin. Kendi görüş ve düşüncelerinizi ekleyebilirsiniz.