Günümüzde Kuran’ı anlama konusunda ki
engeller engellemeler ve anlama çalışmaları;
Kuran’ı anlama konusunda en büyük sorunumuz, Kuran’ın bizatihi kendisi değildir.. Kuranı
anlama konusunda önümüze konulan engellerdir. Nedir bunlar?
1-Arapça bilmeme sorunu, Dolayısıyla insanlar sadece
okumakla yetiniyor. Din adına yazılan tüm kitapların Kuran’ın anlamı algısıyla,
onları okuyarak doğru ve yanlışın iç içe geçtiği bilgilerle donanıyor.
2-Kuran’ın anlaşılmaz bir kitap olduğu, ayetlerin
çelişkilerle dolu olması, Kuran’ı anlamaya çalışanın sapıtabileceği gibi, ipe
sapa sığmaz görüşleri topluma yayarak Kuran’dan uzaklaştırarma, belli bir
görüşü ıslama hakim kılma gayretleri; Kuran anlaşılmaz bir kitaptır. Filanca
büyük zata, bizatihi Kuran’ın anlamı yazdırılmıştır. O kitapları okumanız
yeterlidir!.. ; Maalesef ki birçok Müslüman dile getirmese de belli
kesimlerinde Haşa “Kuran’dan daha itibarlı kitapların olduğu!” fikrine itibar
edilmektedir. Malum olduğu üzere bazı büyük mutasavvıfların kitaplarında da bu
sapkınlık özellikle ifade edilir! Bundan
anladığımız sonuç; bu kişilere vahiy
gelmeye devam etmiştir. Bunlar da yeni peygamberler! (en azından kendi gruplarınca öyle
anlaşılıyor)
3-Kuran’ı anlama konusunda kendini otorite görenlerden
bir kısmı “Tarihselci” ler olarak bilinmektedir. Bunların yaklaşımı; “ Kuran ayetlerden bazıları o coğrafyada
yaşayan o günkü toplumun şartlarına ve şahıslarına özel inmiştir. İndiği
şartlar ortadan kalktığı için söz konusu ayetlerin bugüne yönelik bir
uygulaması yoktur. Ancak Kuran’da geçen Mesajlar ise tüm insanlığa ve son saate
kadar geçerlidir.
4-Geçmiş asırlarda Hindistan’da Seyit Ahmet Han tarafından ileri sürülen
Mevlevi Çerağ Ali, Abdullah Çakralevi, Ahmed Din, Gulam Ahmet Perviz tarafından benimsenen ve oradan da ithal
edilen bir anlayıştır. “Kuran Bize Yeter” kısa adıyla “Kurancılar” bir başka
adıyla “on dokuz cular” olarak bilinirler. Bunun anlamı da; Namazın rekâtlarını
bile Kuran’dan çıkarmaya çalışılması. Hiçbir surette Hadis’e itibar etmeyip, Hz
Peygamberi ve örnekliğini kale almama durumu gibi!
Toplumdaki yanlışlığı yumuşak bir lisan ile izah etmeden,
Kuran ayetleriyle karşı karşıya getirerek “siz Kuran’a değil rivayetlere itibar
ediyorsunuz” söylemini kullanarak buna uymayanların küfür ehli olduğu imasının
kullanıldığını görüyoruz.
Bu kardeşlerin peygamberi uygulamaları görmezden gelerek,
Allah’ın emirlerini uygulama konusunda
belirledikleri esaslar, aslında yeni bir
mezhep olmuyor mu?!... Maalesef ki;
Kuran’a hizmet ve anlama adı ve gayretiyle bir şeyler yapmaya kalkanlar yanlış
stratejileri yüzünden fayda yerine zararlı olduklarını görmelidirler. İnsanların
zamanla kazandıkları, toplumca benimsedikleri bir şeyi, insan ürünü de olsa
yıkmak her zaman doğru sonuçlar vermemektedir. Bu çerçevede bakıldığında Mezheplerde güncel
olmayan, Kuran’a aykırı görüşler olabilir. Vardır da. Bunları eleştirin Kuran hakikatlerini ortaya
koyun bu yanlışlığın düzeltilmesine vesile olun. Din anlayışı mezhepler
ölçüsünde oluşan toplumlarda mezhepleri yok sayarsanız, bu boşluğu nasıl
dolduracaksınız!..? Bu soruya
verecekleri cevabı biliyorum. Kuran ile diyecekler. Bu doğru bir sözdür. Ama nasıl?
Kuran kültürü sıfır olan toplumlarda bunu nasıl sağlayacaksınız? Kuran’ı anlama konusunda Kuran’ı anladığını
iddia edenler arasında farklılıkların yaşandığı bir toplumdan bahsediyoruz.
Toplumları bu alanda da terör üze etmeden Kuranı doğru anlama yöntemlerini
topluma yaymak daha akıllıca olmaz mı? Bence bugünkü Müslümanların derdi
mezhepli olmakla değil, mezhepçi olmakladır. Yıkmak yerine ıslah etmek daha
akıllıca olmazmı?
5-Ayetlerin iniş sebeplerine yer verilmeyen meallerin
okunması sonucunda, maksada ulaşılamamaktadır. Bunun sebebi; Kuran ayetleri bir
sonuçtur. Öncesinde toplum ya da toplumlarda bir yaşanmışlık vardır. O konu ile ilgili hususlarda, ayet, son
noktayı koyar. Dolayısıyla meselenin öncesine vakıf olmadan O’nu anlamak pek
mümkün olamamaktadır. Yani Ayetin inmesine vesile olan olayı bilmeden ayetin
mealini okumak insana elbette bir fikir vermektedir. Ancak bütünüyle ayeti anlamak biraz zordur.
6- Kuran’ı anlamada parçacı yaklaşımlar; İhtiyaç duyulan
herhangi bir konuyu Kuran’ın bütününe bakmadan, en azından konuyla ilgili bütün
ayetleri göz önüne almadan elde edilen bilgi muhtemelen yanlış olacaktır.
Mesela Kuran “emanetin ehil ele
verilmesini” emrederken, bunu dikkate almazsanız “İmameti” imanın şartı sayarsınız!
7-Kuran’ın Arapça lafzı okunarak sevap alınacağı inancının
topluma hakim olması. Yani Kuran bolca okunmalı ki sevap alınmalı,
hastalıklara, sosyal hayatta başaramadığımız şeylere ulaşmada, yardım alınmaya
bir vasıta olarak görünmesi. Meseleye böyle bakıldığı zaman anlamına ihtiyaç
duyulmamaktadır.
Kuran’da elbette dua
ayetleri de vardır. Ama biz bunlara dikkat etmeden ezberimizde ne varsa istek
ve arzularımız için bunları okuruz. Okuduklarımızın anlamına bakıversek bu
ayetlerin isteklerimizden çok daha önemli konulara parmak bastığını belki de
istediğimiz şeylerin Kuran’a aykırı olduğunu göreceğiz!.
8-Geleneksel yapı;
Doğru veya yanlış olma ihtimalini içinde barındıran hadislerle ile, cerh ve ta’dil süzgecinden geçmeyen bazı
siyer rivayetlerini, farklı kültürlerden gelen tarihi hikayeler, o kültürlerin
din anlayışı, israiliyat vb. rivayetleri merkeze alarak, Kuranı anlamak için bu
kültürlere soru sorarak çıkartılan Kuran anlamı. Bugüne kadar kültürümüze eklene eklene girmiş
bilgilerin doğru ve yanlış olup olmadığı Kuran’a sorulacağı yerde, bu
yanlışlarla Kuran’ı test etme ve anlamaya çalışması sonucu İslam toplumunu
bölük pörçük etmiştir. Nitekim Şia’nın Kuran’ın önüne koyduğu anlayış farklı,
Sünnilerinki farklı, bir başka fırkanın ki farklı böyle olunca Vahiy belirleyen
değil belirlenen konuma düşmektedir. Yani her düşünce edindiği bilgiyi
doğrulamak için Kuran’ı kullanmaktadır. Kitaba olan ihtiyaçları bu
kadardır.
9-Mezheplerin ve üstatların görüşleri çerçevesinde Kuran’ı
anlama cabaları. Bir harfinde dahi değişiklik olmayan Kuran, Şiilere başka,
bize başka şey söylerse!. Sorun Kuran’da mı, yoksa yamuk bakış acısında mı? (Bu
mezheplerin görüşünü reddetmek anlamında kullanılmamalıdır.)
10-Bir de; İslam’ın esas kaynağı Kuran’ı belirlenen değil,
belirleyen olarak gören, hadislerden,
siyer bilgilerinden, geçmiş ve şimdiki âlimlerin ürettiklerinden de
yararlanarak Kur’an’ı anlamaya çalışılmasının makul olduğunu, ancak, katiyen
bunları vahyin beyanlarını belirleyecek şekilde öne geçirmemesi gerektiğini
ifade eden görüştür. Kuran’a aykırı düşen hadislerle Kur’an’ı anlamaya
çalışmanın yanlışlığı üzerinde durulur. Bu görüşe sahip olanlar günümüzde en
çok taşlanan aleyhinde yalanlar üretilen, “Kurancı”, “Oryantalist” Sünnet ve
hadis düşmanı ilan edilmektedir. Oysa bu anlayış hadis ve sünnetin Kurandan
bağımsız düşünülmemesi gerektiğini ifade ederken, sünnet ve hadis adı altındaki
uydurmalara karşı bir duruş sergilemektedirler. Eleştirilmeyecek tek kitap
Kuran, tek insan Hz peygamberdir ilkesiyle meseleye bakarlar. Ayrıca
kendilerini “Kuranca” olarak ifade edenlerin bunlarla alakası yoktur.
Sünnet nasıl inkar edilir!?... Sünnetin de korunmuşluğu vardır ki, bugün,
çeşitli fırkalara bölünmüş İslam aleminde akşam namazı her yerde üç rekattır.
Namazın kılınma şekli ana hatlarıyla aynıdır. Haç, kurban, abdest ibadetlerinin
uygulamasında çok farklılık yoktur.
Kuran’ı
anlama konusunda yapılan çalışmalar ve engeller bu tespitlerin dışında da
vardır elbet. Burada önemli olan bunları tespit değil, bu olumsuzlukların önüne
müminler bir birini tekfir etmeden saldırmadan, düşmanlık etmeden, kafasındaki
doğruları başkalarına dayatmadan, kendinin fikirlerinin de yanlış olabileceği
fikri ile, Kuran’ın ışığında kendini test etmesidir. Bir takım sloganist
yaklaşımlarla, olumsuz propagandanın etkisi ile doğru yanlışı ayırt edemeyen, ortalığı
velveleye veren, heyecanlı tiplerin söz ve davranışları doğruyu bulmamıza asla
engel olmamalıdır. Allah yar ve yardımcımız olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınız küfür hakaret içermesin. Kendi görüş ve düşüncelerinizi ekleyebilirsiniz.