BU HALE NASIL GELDİK
Kuran
kendisi için; Mübin, anlaşılır, açıklayıcı ve kolay bir kitaptır. Kıyamette yalnız
Kuran’dan sorumlu olacaksınız. Demesine rağmen, halen birileri Kuran anlaşılmaz diyerek Kıyamette de kendi
okudukları kaynaktan sorumlu olunacakmış imasını veriyorlar. Kuran
anlaşılmıyorsa (haşa)Allah’ın sözümü doğru değil mi?
Kuran aslında anlaşılır, yaşanır, bir kitaptır. 23 yıl boyunca kademe
kademe inmiş, Yüce rab’bın kullarından istedikleriyle birlikte, hayatın içinde, toplumdaki sorunların
çözümüne ve öğrenilmek istenen konulara açıklık getirmiştir. Toplumdaki gelişmelerin içine inen vahiy,
herkes tarafından ne dendiği, kime söylendiği, ne yapılması gerektiği
anlaşılıyor ve yaşanıyordu. Gelen
vahiyde herhangi bir gizemlilik yoktu. Bir aile içindeki meselelere, aile
fertlerinden birinin hakim olması kadar, Kuran ın maksat ve amacına söz konusu
toplumun çoğu vakıftı. Sahabe bir
meselesi olduğunda önce Allah’ın mesajına, sonar Hz Peygamberin uygulamasına
bakardı.
Buna rağmen Kuran anlaşılmaz demek?
Her türlü yalan ve uydurmanın dine yamanmasına kapıyı açmak demektir. Bunu söyleyenler eğer gafletinden söylemiyorsa
mutlaka Kuran dışı bir şeye hizmet ettiği kesindir. Her fikir sahibi, kendisinin anlaşılmasını
isterken, Yüce Rab’ın mesajlarının
anlaşılmasını istememesi gibi bir durum olabilir mi? Bu ne büyük bir
garabettir. Haşa Yüce Allah’, mesajlarını
gizemli kılmış, bunları sadece kullarından bir kısmının anlaması istemiştir.
Başka anlamak isteyenlere her türlü yolu kapatmış olabilir mi? Bu kanaat Allaha iftiradır.
Bu kanaati doğru bir anlayış olarak bize dikte etmeye çalışanlar, Allah’ın
bir takım sıfat ve fillerini kullanma yetkisini bazı kullarına verdiğini iddia
ederek nüfuz elde etmişler nerdeyse Allah’ın rızası onların rızasına bağlanmış
durumdadır. Oysa yüce yaratan kendi yerine birisin haram helal belirlemesini,
din kuralı koymasını, Allah’a din öğretmek isteyenlerin işi olarak
nitelendirip, bunların müşrik olarak nitelendiriyor.
Allah’ın mesajlarının inmeye başlaması ve kitap haline getirilmesi konusunda
doğru bildiğimiz yanlışlarımızda az değildir. Allah’ masajlarını bir kağıt
üzerine Arap harfleriyle yazılı bir metinle Hz peygambere ilettiği gibi bir anlayış doğru değildir. İşin aslı Allah
resulünün kalbine Cebrail aracılığı vah yedilip, nakşedilişidir. Ortada kağıt üzere yazılı bir metin yoktur. Bu
mesajlar unutulmasın diye, okuma yazma bilenler tarafından Arap alfabesi ile
taşlara, yapraklara veya derilere yazılmaya başlanması bir sonraki aşamadır. Hz Peygamberimizden sonra ilk defa Hz. Ebu
Bekir döneminde iki kapak arasında toparlanmıştır. Ayetlerde görülen noktalama
işaretleri ve sayısal rakamların verilmesi de Abbasi döneminde acemler
tarafından yapılmıştır. Kuran’ın gönderilişinin asıl amacı Arap harflerinin
tecvit ile okunması değil, tertil ile (anlayarak düşünerek) okunmasıdır. Yani
mesajların anlamıdır. Yüce kitabın
yüzünden tecvit ile okunması da elbette önemlidir.
Kuran’da geçen tevhidi kavramlar Hz. Ademden beri hiç değişikliğe
uğramamış, yüce Rab bütün peygamberle aynı şeyleri söylemiştir. Her bir şeyde
Allah’ı birlemek, ona yardımcı üretmemek, onun yetkilerini birilerine
devretmemek, Allah ile kul arasına
torpil müessesi yerleştirmemek, Haşa
Allah’a Allah’ın söylemediği bir şeyi söyletmemek. Mükemmeliyeti Allah’tan
başkasında görmemek gibi.
Hz Peygamberimiz İslamı
yalnız Kuran’dan öğrenmiştir. Diğer dinlere yönelik detaylı bir bilgisi
yoktu.
Bir başka yanlış bilgimiz, İslam Allah ve resulünün koalisyon yaparak
ortaya koyduğu kaideler değildir. Kuralları Allah belirler resul güzel
örnekliği ile onu hayatın içine sokar. Yani onu yaşar. Biz bu uygulamalara
nebevi sünnet diyoruz. (İbadetlerin yapılışı, güzel ahlakın toplum içinde
uygulanışı, tevhitte, muamelatta haksızlığa karşı
duruşta) Bir Müslümanın nasıl olması
örnekliğini sahabe ondan öğrendi. Bu sünnet baştan beri nesilden nesile
uygulanarak bizlere intikal etmiştir. Ancak bizim bugün, kuran ve sünnet algımız maalesef ki onun
bıraktığı mirasla aynı değildir. Kuran okunan anlaşılmayan bir kitap, Sünnet,
ahlaktan muamelattan, insan hak ve hürriyetlerinden arındırılıp bir kuşa
döndürülmüştür. Bugün sünnet dediğimiz
şeyin çoğu Arap adetlerinden olup ta Kuran’ın
müdahale etmediği, yaşanmasında bir beis
görmediği eylemlerden ibarettir. Bunlara da sünneti adetten denmiştir.
Hz peygamber din adına Allahtan
aldığı bütün mesajları hiçbir şeyi
saklamadan, gizlemeden eksiltmeden ümmetine iletmiş ve onları hiç eksiksiz hayatına uygulamıştır. Resul ve nebi olmasının
gereğini bi hakkın yerine getirmiştir. .Eğer bazı bilgileri saklamış yada sadece belirli kişilere
söylemiş olsaydı, peygamberlik görevini yerine getirmemiş olurdu. Bu Kuran’i
bir ifadenin özetidir. O sahabeden bazılarının kulağına gizli bir bilgi
aktarmamıştır. Bilinmesi gereken her şeyi herkesin bilebileceği bir şekilde
söylemiştir. Batıni yorumların kaynağı bozulmuş dinlere aittir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınız küfür hakaret içermesin. Kendi görüş ve düşüncelerinizi ekleyebilirsiniz.